Monday, August 13, 2012

Pers Prensesin Mumyasi

Prof. Dr. Sevil Atasoy'a hayranligimi beni yakindan taniyanlar bilirler. Yazdiklarini, kitaplarini, televizyon programlari ve röportajlarini ilgiyle okur, izlerim. Kendisi son televizyon programinda enteresan bir sahtecilikten söz etti ki, seytanin aklina gelmez! Bir Pakistanli ve bir Iranli'nin basrolünde olduklari bir hikaye. Bu iki dolandirici ellerinde bir lahitin ve lahitin icinde bir mumya ile Karaci Müzesi'ne basvuruyorlar. Bir Pers prensesinin mumyasini bulduklarini ve bunu müzeye satmak istediklerini belirtiyorlar. Müze yetkilileri derhal polise basvurarak, iki kafadari eski eser kacakciligindan tutuklatiyorlar. Meger aslinda sanilandanin cok daha ötesindeymis suclari ve sade birer kacakci degillermis.

Cok sayida cesitli alanlardan uzmanlarin olusturdugu ekip, lahit ve mumyayi incelemeye aliyorlar. Mumya bir hasirin üzerinde yatiyor ve bir mermer lahit icinde. Mermer lahit ise bir ahsap tabut icinde. Ahsap tabutun üzerinde oyma ve süslemeler var. Mumyanin yatirildigi hasira yapilan karbon14 testine göre o hasirin yalnizca 4 yasinda oldugu, sanildigi gibi 2000 - 2500 senelik birsey olmadigi anlasiliyor önce. Mumyalamada kullanilan kimyasallarin ise Misir mumyalama stiline tekabül ettigi ortaya cikiyor ve buna bir anlam verilemiyor. Ic organlarin cikarilmasi icin yapilan kesigin olmasi gerekenden daha büyük ve teknik olarak yanlis oldugu, bunun yani sira Misir usulünce mumyalanmasina ragmen Misirlilar'in kalbi yerinde biraktigi, oysa bu bedende kalbin de olmadigi görülüyor. Mumyanin üzerindeki plakaya kazinan isim de hatali. Farsca ismi yerine, o prensese Helenlerin taktigi isim naks edilmis. Ahsap tabut üzerindeki süslemeler incelendiginde de kursun kalem izlerine rastlaniyor. Oysa kursun kalem 1500lerin ortasinda bulunup, kullanimi 1800lerde yayginlasan modern bir gerec. Son olarak beden bastan ayaga inceleniyor ve mumyalanmada dahi cürüyüp yok olmasi gereken bir takim dokularin hala yasadigi görülünce, uzmanlar yeni ölmüs bir bedeni calistiklarini anlayip dehsete düsüyorlar.

Bu veriler isiginda, Pakistanlilar bir mumyalama cetesi ile karsi karsiya olduklarini fark ediyorlar. Muhtemelen genc bir hanimi katleden, ya da hanüz ölmüs bir bedeni mumyalamak icin kaciran cetenin diger üyeleri belli ki (en azindan) bir tarih uzmani, bir marangoz, bir mermer ustasi, bir kimyager, bir doktor ve bir kuyumcu.
Bir sahte mumyanin karaborsa fiyati 4 - 5 milyon dolarmis! Dünyanin bir cok müzelerinde Misir Mumyasi olarak sergilenenlerin de aslinda sahte olduklari düsünülmekteymis.

Bu arada asil hikayede sözü edilen mumyanin boyun ve belinde kiriklar görülmüs. Saniliyor ki bütün bu mumyalama islemi bir cinayet ile baslamis.

Maddi karsiligini alacagini bildigini zaman elini kana bulamaktan cekinmeyenlere insan denmesin.

Sevgiyle kalin,
Janet.

Saturday, August 11, 2012

Ne Güzel Sürpriz

Ilkokulda tanistigim, on bir sene ayni cati altinda egitim gördügüm cok eski bir arkadasim Münih'e tasindi! Hemen bulustuk, dolu dolu sohbet ettik. Ankara'da hukuk fakültesini bitirdikten sonra hayat onu buralara kadar getirmis.
Bulusmaya giderken minik bir hediye almistim yanima.
janetaliriza.blogspot.de
O da bana bir hediye getirmis. BAYILDIM!!! Keceden yapilmis bir kus anahtarlik. Kendi elleriyle dikmis bunu canim arkadasim. Bunu anahtarlik degil canta süsü olarak kullanacagim bir süre. Cantanin karanligina hapsetmek istemedim onu.

Sevgiler,
Janet.

Friday, August 10, 2012

Alman Polisi

Öfkem gecmemisken hemen bir de gürültücülere catayim istiyorum. Cok yüksek sesle konusan ve gülen kisileri dogrudan az görgülü/görgüsüz etiketiyle siniflandiriyorum. Daha önceleri bunu kendime saklardim, ama artik uyariyorum kesinlikle.

Maria'nin karsisindaki sagirmis gibi bagirarak konusmasina ve ciglik cigliga kahkahalarina daha fazla katlanamadigim bir gece tepki göstermis, hatta ertesi gün de kahveye davet etmis ve en azindan benim yanimda sesini ayarlamasi icin uyarmistim.

Dün gece de agzinin ayari olmayan komsularimi, en azindan geceleri insan sesiyle konusmalari icin uyardim, tekrar uyarmak zorunda birakmayin da dedim. Sabah 3 civarinda zivanadan ciktiklarinda da polisi aradim.
Sonuc mükemmeldi mirim. Geldiler, susturdular, biz de misil misil uykumuza döndük.

Boru degil Alman polisi :)
Allah kimseyi ellerine düsürmesin sekerim.

Sevgiler, Janet.

Thursday, August 9, 2012

Dakiklik

Su hayatta herkesin vardir katlanamadigi bir iki davranis. Ben de dakik olmayanlara, zamanimi bosa harcayanlara karsi kendimi asla kontrol edemiyorum. Daha bir iki gün evvel organizasyon hatasi yapip ögleden sonra bir kac saatime mal olan arkadasim karsisinda kücük dragona dönüsüp agzimdan alevler sactim. Bununla gurur duymuyorum elbette.

Sonra da kendime sasirdim, bu kadar farkinda degildim yumusak karnimin. Söyle bir son iki senelik sicilime göz attim. Meger neler yapmisim ben neler.

Mesela, yillardir görmedigim eski dostumla gecen yaz Ankara'da bulusacaktik. Bulusmaya gec geldigi icin muhabbetin koyulasmaya basladigi anda (bulustuktan yaklasin 20-25 dakika sonra) gitmem gerek deyip onu orada birakmisim.

Bir digeri de dogum yaptigi sonra da baska bir kente tasindigi icin cok uzun zamandir görüsemedigim bir diger dostum bulusmaya tam 45 dakika gecikince masada yaklasik 10 dakika kadar kalmis, o siparisini verdikten sonra müsade isteyip onu da orada birakmistim.

Terk edip gidemeyecegim bir diger seferde ise sessizlige gömülmüs, donuk gözlerle masadakini izlemis, bulusmayi kasitli olarak germistim.

Malum, eger bir konuda hassassaniz, hayat sizi bununla cezalandirir da cezalandirir. Bir defasinda da randevusuna gelmeyi unutmustu bir hanim. Nasil cileden ciktigimi tahmin edersiniz. Kim olsa sinirlenirdi zaten.

Kalkip gidince, masada biraktigim tamamlanmamis muhabbete cok üzülüyorum, hasret gideremedigime de. Öte yandan, gec kalininca kendimi büyük hakarete ugramis hissediyorum, tepkisiz de kalamiyorum.

Para bosa gidince problem yok, yenisi kazanilir ama iste zaman geri getirilemiyor.

Programli olun, vakitli olun, saate bakin, sözünüze sadik kalin.  Bir de yüksek sesle konusmayin.
Eger basaramiyorsaniz, dikkat edin de Janet intikam almasin.
Heyheyleri tepesindeki Janet'ten sevgiler.

Tuesday, August 7, 2012

Migren

Migreni olanlardan ne menem bir sey oldugunu isitmistim. Bilmek istemiyorum nasil bir sanci oldugunu, belli ki fena bir sey. Bir dostum migren atagina yakalandiginda yanindaydim. Meger nasil berbattt bir illetmis.Bana esiyle ettigi kavgayi anlatirken agir agir basladi gündüzden. Temiz hava alsin, hem nesesi de yerine gelsin diye disari attik kendimizi. Bir ara düzelir gibi oldu. Aksam bir iftar davetine birlikte katildik. Orada zaman zaman eini alnina götürmesi dikkatimi cekti. Bir yandan baskalariyla shbet ederken bir yandan da zaman zaman ona göz atip keyfini yokluyordum. Bir ara gözünün beyazinin o aksam nasil da sarardigini fark ettim. Üstünden bir yarim saat kadar gecmisti ki bu defada gözleri fena kanlandi. Rengi de soluklasti. Hic de saglikli görünmüyordu. Bulundugumuz yerin bahcesine cikmayi teklif ettim. Biraz serin ve temiz havayi soluyarak rahatlar diye düsünmüstüm. Ama dakikalar gectikce agrisinin da arttigi belliydi. Artik eli hep basindaydi. Birilerinden agri kesici bulmalarini rica ettim. Alnina sakaklarina masaj yaptik biraz. Esi muhabbeti birileriyle koyulttugu icin dönemiyorduk da. 


Artik takati iyice kesilmis, vücudu yediklerini hazmedecek gücü bile bulamiyordu. Istifra edince evine onu ben götürdüm. Kafasina buz torbasi koyduk, alnini tülbentle iyice sardik. Üzerinde yüzükten saate onu daraltabilecek ne varsa cikardik, saclarini actik. En son bir de evdeki ametist tasindan yardim umduk. Bir süre onu da elinde, avucunda tuttu. Bir süre sonra rahatladi ve uykuya daldi.


Bas agrisi deyip gecmemek lazimmis mirim, etkisi ertesi gün dahi sürdü.


Tetikleyicisinin üzüntü ve stres oldugu belli. Pekiyi gecmez mi bu illet? Yok mu bir caresi, sifasi? Önerisi olan susmasin, yazsin ;)


Sevgiler,
Janet.

Monday, August 6, 2012

Ramazan 2012 #3

Iftarlarda mütemadiyen fotograf cekmeyi unutuyorum, sanmayin ki acliktan gözü dönüyor bu kizin da yemege dalip unutuyor; her sofada ayri bir sohbet anaforuna kapiliyorum. Dolayisiyla kafamdaki plandan tamamen kopup o aksamin muhabbetinde ayri bir aleme daliyorum.Fotograflayamadigim aksami da burada benim kuru sözcüklerimle yalniz birakmak istemiyorum.

Simdi anlatacagim iftari Protestan Kilisesi'nde actik. Daveti isittigimde cok sevindim. Cok kültürlü, cok milletli, cok lisanli yerlerde teklesmenin lezzeti bence apayri. Evangelist kardeslerimiz üniversite vasitasiyla bu isteklerini ilettiler, biz de seve seve katildik. Aslinda gitmeden önce dalga gecmistim ben menü olasiliklariyla, ama onlar da önceden gelenekleri ve genel temayülü yoklayip ona göre hazirlanmislar.

janetaliriza.blogspot.de
Bu defa zaten menüden degil atmosferden söz edecegim. Normalde kütüphane olarak kullandiklari, zaman zaman koro talimleri yaptiklari odayi ayirmislar bu yemek icin. Sofranin yarisinda evangelist Almanlar, diger yarisinda da din degistirmis bir iki Alman ile cesitli milletlerden, mezheplerden müslümanlar vardi. Kücük dünya, cok zamandir ismi orada burada anilan ama tanisamadigim (ve tanismayi cok istedigim) bir genc hanim tam da karsima oturtulmustu. Basta, ramazan, oruc ve iste dinlerin uygulanisina iliskin sorularla girdigimiz muhabbetimizde, konu skalasi ask, ayrilik, hastalik-sifa, ile acilip cok sesli müzik, siir ve lisandan sac bakimi gibi sig temalara kadar yayildi.Ayrilik vaktinde telefon numaralarimizi degis tokus ettik, ileriki günler icin sözlestik. Protestan mezhebi mensuplari bir yandan iftar sofrasi atmosferi ile tanisirken bir yandan da islama dair meraklarini dindirip, üstüne de kendi oruc ritüellerinden, katolik mezhebindeki oructan söz ettiler.

Bu güzel tecrübeyi unutmayayim, burada kayda gecsin.
Sevgiyle kalin,
Janet.

Sunday, August 5, 2012

Yatak Odasindaki Iguana!

Yatan odasinda öküz istenir mi hic deyip burun kivirmistim ya...Sen misin yadirgayan, meger yatak odasini sürüngenlerle süsleyen bile varmis ya hu!


janetaliriza.blogspot.de


Hali ve heykelcik odaya damgasini vurmuslar. O damgayi o odaya vurmak ne kadar iyi bir secim herkes kendi bilir. Ben müspet bulmuyorum cancagizim.


Sevgiyle kalin,
Janet.

Saturday, August 4, 2012

Ramazan 2012 #2

Gecen günlerde iftar icin davetive kosa kosa icabet ettigim muhtesem Iranli dostlarimin evinde dualarla oturdugumuz sofradan sonra aska gelip danslarla kalktik :)))


Aslinda bu iftara ben yalniz davet edildigimi saniyordum. Meger öncesinde bana sürpriz yapmaya karar vermis, yemekler salatalar yapmislar. Masada Iran mutfagi dominant lezzetti. Alman arkadaslarim da güzel katkilar yapmislardi ama.  Ben yemeye ve sohbete daldigim icin fotograflamamisim onlari. Kelle gonceshk adi verilen, bizde eksili köfte/top köfte gibi isimlerle bilinen bir yemegin Acem versiyonu birinci ana yemekti. Ikinci ana yemek ise Alman tarifiyle terbiye edilip soslandirilmis dana kotletiydi. Yaninda da yine acem pilavi vardi. Onun resmini sofraya oturmadan önce cekmistim.


janetaliriza.blogspot.de
Gecenin sürprizi ise bu güzel insanlarin kendileri sevmedikleri halde benim icin yapma zahmetine katlandiklari zerdeydi. Zerde (Farsi ismiyle shole zerd) Türkiye'de sünnet dügünlerinin sabit tatlisiymis. 

janetaliriza.blogspot.de
Ben sanirim hayatimda yalniz iki defa sünnet dügününe gittim, ikisinde de zerde yoktu. Iranla münasebetimin baslamasiyla sevdim ben bu lezzeti.

Bu iftarda servis edilen zerdeyi bir mimar arkadasim tarcinla süslemis. Bazi insanlarin el becerilerine hayran kaliyorum. Bu da onlardan biriydi. zerde kaselerinin her birine bir isim yazmis. Bu alfabeyi taniyanlar zaten hemen okumustur, yukarideki zerdenin üzerinde Hz. Ali'nin ismi yazili.

 Asagidaki kasede ise Hz. Muhammed'in ismi yaziyor. Ayin temasina uymalarinin haricinde, cok da zariflerdi!

janetaliriza.blogspot.de
Bu arada safrana dair bir tespitte bulunacagim. Safran aromasi erkeklere hic hitap eden bir tat degil. Henüz severek safran tüketen erkege rastlamadim. Kadinlarin da hepsi sevmiyor ama sevenlerin hemen hepsi kadin. Baharatlarla ilgili ayri bir yazi yazacagim, islerimi ve kafami toparlayabildigim bir vakit.

Sofralariniz bereketli, niyetleriniz dua ve dilekleriniz kabul olsun.
Sevgiler,
Janet.

Friday, August 3, 2012

Balea - Afrika

Sacma sapan alis verislere son verip bir seyi bitirip yenisini öyle almaya basladigimdan beri cok mesudum. Evde gereksiz siseler, kutular kalabaligi olmuyor. Aylarca atil durup bozulan olmuyor, aksine biri bitip yenisi geliyor.

janetaliriza.blogspot.de
Ben de teenage bünyeler icin hazirlanmis ama kokusuna kapilip aldigim sekerli, limonlu vanilyali Balea kremimin bitmesini uslu uslu bekledim.Vanilya ve benzeri sekerli kokulardan tiksinmeme ramak kala bittigi icin zamanlama cok iyi oldu.

Bu arsiz kokunun hatirasindan biraz uzaklasmak icin nötr bir krem almak niyetiyle gittim, baska bir Balea'yla döndüm. Bu defaki krem de Afrika ismiyle cikmis bir ürün.

janetaliriza.blogspot.de


Argan yaginin var icinde, kokusu da öncekinin aksine buruk mu buruk. Arganin kokusu limonla kirilmaya calisilmis. Simdik düzenli ve severek kullanmaktayim. Arganli demistim, yani su degil yag bazli. Ama hemen emiliyor. Her ne kadar buraya yaz tam gelmemis olsa da (yo hayir sikayetci degilim) yazlik bir esintisi var.

Sanirim bi sonraki krem alis verisimden kokusuz bir seyle dönerim.
.....
...
.
Belki de dönmem, güvenemiyorum kendime bu konuda.

Sevgiler,
Janet.

Thursday, August 2, 2012

Ramazan 2012 #1

Bu sene degisik yerlerde iftar yapip bunlarin bir kismini burada kayda gecirmek istedigimi yazmistim daha önce.

Avrupa, Türkiye'ye nazaran nispeten kuzeyde konumlandigi icin, özellikle yazlari günler Türkiye'den cok daha uzun sürüyor, haliyle gecelerse kisa oluyor. Bu bilgiyi Ramazan hesabina tatbik ettigimizde de sahurun Türkiye'dekinden erken, iftarinsa gec oldugu neticesine eriyoruz :)

Sabah 4'e dogru niyet edip, aksam 10'a dogru iftar ettigimiz topraklarda, ilk hafta gurbetcilerin topluca iftar ettigi bir yerde bulundum.

janetaliriza.blogspot.de
Gelenekci yanimin kabardigi o gün, bir de boyumdan büyük bir ise kalkistim ve oradakilere helva dagitmaya karar verdim. O güne degin gercekci bir helva tecrübemin olmadigini da söylemem gerek. Diger söylemem gereken seyinse orada 400 kadar kisinin iftar ettigi.

Tencerelerden kavrulan irmigin kokusu yükselirken mest oldum. Bir noktada yaptigim helvayi iftara kadar tadamayacagimi fark ettim, ama icimde yeseren telas filizini hemen oracikta telef ettim. Yilmak yok.
Helvalara sekil vermeye cok mesut basladim, yalniz meblag az olmadigi icin sirtim isyan etti bir süre sonra.

Biraz badireli de olsa basardim ya hu! Tadi hic fena olmamisti. Milletin tepsisinde, masasinda görünce gecti yorgunlugum.

janetaliriza.blogspot.de

Masalar arasinda sinsice gezinip biraz gözlem yaptim. Bu arada bir iki masa vardi ki, mükemmel Türk ev hanimlarinin ayinesiydiler efendim. Iftara gelirken elleri bos gelmemis, tursu senin, kurufasülye benim, mercimek köftesi hepimizin yapip yanlarinda getirmisler. (Ortada turuncu plastik kapagin üzerindekiler de benim helvalarim.) Sofralari cok sendi. 

Herkesin sofrasi sen, yuvasi huzurlu olsun.
Sevgiler,
Janet.

Wednesday, August 1, 2012

Yasar Ne Yasar Ne Yasamaz - Aziz Nesin

janetaliriza.blogspot.de


Bu kitabi kütüphaneden 'bir kez daha' secerken bir yandan da gevrek gevrek güldüm, cünkü Olacak O Kadar parodileri okurcasina bir iki gün gecirecegimi cok iyi biliyordum. Yasar'in imami yoklamasindan baslayan romanda, onun savruldugu her noktada diger mahpuslarla birlikte ben de Haydaaaaa dedim. Yasar'in saz calip türkü söyledigi Anşe Anşe diye kivrandigi yerlerde, bir nüfus kagidinin bile cok görüldügü bu adama güldügüm icin utandim yer yer. 


Tam isten ayrildiginda kizin hamile oldugunu ögrenmesi - dolmustan inip dolmusa bindigi ve her dolmusun kapisinin ayri aciliyor olmasi - bir de bir sapkanin ugruna oradan oraya gitmesi en favori sahnelerimdir. Bu okuyusumda miras pesinde kosturmasini yeniden hatirladigima sevindim. Anlaticilik yaparak para kazanmasini da unutmustum, bu okuyusumda animsadim. Hapisanedeki diger mahkumlarin antikaliklarina da bu defa daha cok dikkat ettim. Kitabi en ders dolu anahtari ise Kara Kapli Nizami Bey. 


Yasar'dan kurta evrilen, Ince Memed'den eskiyaya evrilen karakterler onca kurgunun icindeki en gercek olanlar kesinlikle.


Sevgiyle kalin,
Janet.