Monday, December 3, 2012

Idee Kaffee


Gecen haftalarda test ürünlerim geldi akin akin ama ben sürekli seyahatte oldugum icin kolilerimi anca actim. Mükemmel iki parfüm vardi iclerinde. Önde gelen firmalardan iki tane henüz piyasaya sürülmemis nefis kokular. Henüz paylasma yasagimiz var; simdilik sadece piyasaya nefis parfümlerin gelmek üzere oldugunu müjdeleyeyim.

Bu kocaman kolinin icinde beni neyin bekledigini bilmiyordum, o yüzden merakla actim.
janetaliriza.blogspot.com


Icinden cikan Lisa dergisine cok sevindim! Kadin dergileriyle enfes zaman gecirilir bence. Moda senin, güzellik önerileri benim, pratik yemek tarifleri hepimizin... Bundan bir de sonbahar temali stickerlar cikti, ben de bunlarin kimilerini birkac defterimin orasina burasina yapistirdim, pek cogunu da saga sola dagittim. Özelikle minikler cok sevindiler!


janetaliriza.blogspot.com
Ve asil test ürünüm olan Idee Kaffee'ye ulastim dergilerin ardindan. 2 tam boy ürünün yani sira ese dosta dagitmak üzere kücük paketlerde kahve numuneleri vardi. Evdeki kahveyi bitirmeden hemen acmak istemedim bunlari, bir süre bekledim.

janetaliriza.blogspot.com

Paketi actiktan sonra da, daha önce neden bundan almamisim diye hayiflandim! Kalibresi cok yüksek bir ürün kesinlikle. Lezzetini tarif etmekte zorlandigim icin baska alanlardan terminoloji ödünc alacagim: Her seyden önce cok gövdeli bir kahve. Agiz dolu bir aromasi var. Yaninda lezzeti tamamlamasi icin hicbir yan lezzete ihtiyac duyulmuyor. Asiditesi de cok dengeli, o yüzden tadini yumusatmak da gerekmiyor. 


janetaliriza.blogspot.com
Bu arada, kahvemi sütsüz/kremasiz ve sekersiz iciyorum. O yüzden aromasini test ederken yan hicbir etmen yoktu kahvemde. Fotograftaki kupam pembe, ama ilk ictigimde beyaz bir fincan tercih etmistim. Renginin, parlak ve koyu bir kahve oldugunu söyleyebilirim. 

Moccha olarak ictim bugün. Press ve filtre olarak da hazirladim (ancak sabahin nurunda fotograflamak aklima gelmedi). Kapsüle doldurup Cafissimo araciligiyla da ictim. Sanirim basinc faktöründen, Moccha ve Cafissimo halleri filtre ve French Pressten acik ara daha güzel oldu. Bir defa da 'arap kahve karisimi' diye satilan bir baharat karisimini kahveye (kuru cekilmis halinden söz ediyorum) ekleyerek pisirdim. Baskin kakule, ve arka planda kalan zarif tarcin ve zencefil aromasi da cok yakisti.

Cok cok öneriyorum. 
Afiyet olsun!

Sevgiyle kalin!
Janet

Saturday, December 1, 2012

Sevdalinka - Ayşe Kulin

Ayşe Kulin'in kaleme aldigi bu romanin birinci basimi 1999 senesinde, Remzi Yayinevi'nce yapilmis. Kütüphaneden ödünc aldigim roman ise ayni sene yailan otur ücüncü basimdan bir kopya idi.


http://janetaliriza.blogspot.com
Bir ask öyküsü, Bosnaklarin mücadelesine yedirilmis bu romanda. 
Cok hüzünlüydü. 
Fonda bir savas söz konusu. Sirplar'in, Bosnaklar'a yaptiklari hunhar mezalim, münferit hikayeler seklinde sunulunca cok ama cok kanatiyor kalbi. Insanligindan utaniyor kisiyi.

Nimeta ile Stefan'in aski mutlu degildi. Zaman mutlu degildi. Mücadele, vahset, ayriliklar coktu.
Hüzün sevmedigim bir his. O yüzden bu kitaba dair cok sey yazmak istemiyorum.

Cok alelade görünen bir cümlesi var Nimeta'nin romanda. Saklamak istedim o cümleyi. Diyor ki

Oglu büyüyecek, babasi gibi mühendis cikacak; kizi da tipki anasinin yaptigi gibi, üniversite biter bitmez asik oldugu gencle evlenip hemen cocuklar doguracak ve büyük sandigi aski birkac yil icinde tükeneceginden, bir ömür boyu sıkılıp duracakti.
(S.12)

Trajediyi severek okuyalara öneriyorum.

Sevgiyle, barisla kalin.
Janet

Wednesday, October 17, 2012

CICAPLAST BAUME B5

La Roche-Posay und Friendstipps suchen 120 Produkttester für CICAPLAST BAUME B5!

Zum mitmachen hier anklicken.





Friday, October 12, 2012

Hayallerini Yak Evi Isıt

Siir konusunda cagdastan bir hayli uzak oldugumu fark edip, günümüz sairlerine bakmaya karar verdigimde kütüphane bilgisayarinda ilk arattigim isim oldu Cezmi Ersöz. 

Sayabilecegim ve asina oldugum onca isim varken, pek bir temasimin bulunmadigi Cezmi Bey'in ismini hatirlamak sasirtti beni. Kitabinin ismi de enteresan geldi "Hayalerini Yak Evi Isıt."


janetaliriza.blogspot.com
Isim yaratici, ama hayallerini yakmak, his dünyama ait bir duyguyu yansitmiyor. Bunu, kitap elimde parka yürürken düsündüm. Oturdugum bankta okumaya baslayip, gece yatagimda bitirdim. Bir an evvel bitirmek istedigim icin okudum.

Icinde yer yer siir, yer yer denemeler var. 

Tekin Yayinevi'nden cikmis, ilk baskisi 2006'da yapilmis, benim elimdeki ise 24. Baski. 109 sayfalik kücük bir kitap.

Icinde o kadar cok sancili hisler sakli ki! Kitabi tanimlayan sözcüklerden kolaj yapmam gerekse sunlari sayardim: 

acı, sancı, cile, sızı, asi, zehir, kalmayan beklenti, ihanet, ucurum, ıssız, yalnız, yaralı, karanlık, insafsız

Kitabın resim dünyası bence arabesk isyanın resimleriyle cok örtüsüyor. Aska dair isyanı da, hayata dair isyanı da kast ediyorum. 

Sanirim etkisini üzerimden silmek icin bir süre canı canan icin sevenlerin divanina konuk olmaliyim.


Sevgiler
Janet

Tuesday, October 9, 2012

Everest'te Ölüm Kalım


Bu haftaki Der Spiegel dersiginde yine enteresan bir haber vardı. Konu Everest. Haberin başlığı ise Trafik Sıkışıklığı. 

janetaliriza.blogspot.de

Bu yazıdan öğrendim ki, o çok meşhur Everest’e tırmanmak aslında neredeyse hiç güç değilmiş. Önemli olan soğuğa dayanıklı teçhizatınızın yanınızda olmasıymış. Şanı alıp yürüdüğünden tırmananın haddi hesabı yokmuş. Tırmanıcı olmayıp buna rağmen çıkmak isteyenleri yukarı götürenler, Everest turizminden kazançlarını ziyadesiyle sağlıyorlarmış.

janetaliriza.blogspot.de
Önemli olan acele etmemek diyor haber. Çünkü ‚yükseklik hastalığından‘ muzdarip olmamanız için, azalan basınç, ısı ve oksijene bedeni alıştırmak gerekiyormuş. Bu bilgilerin ardından şöyle bir olay aktarılıyor.
19 Mayıs 2012 tarihindeki tırmanışta herkes artık inmekteyken, zirveye çıkıp ayak basan 176. kişi olan Aydın Irmak, New York’ta bir bisiklet satıcısıymış ve zirveye bisikletle çıkan ilk insan olmak niyetiyle yola çıkmış.

Tırmanışçılar, dağın büyük bölümünü aşıp, zirveye çok yaklaşıldığı yerdeki kamp alanında gecelerler ve en geç saat 13.00’te orada olacak şekilde yeniden yola koyulurlarmış. Bu, zirvedeki en katı kurallardan biriymiş. Zira bu saatten sonra başlayan fırtınayı atlatmak çok güçmüş.
Aydın Irmak, zirveye vardığında saat yaklaşık 15.00miş. Yanında getirdiği bayrağını zirveye dikmiş ve fotoğrafını çekmek istemiş. Fotoğraf makinası çalışmayınca tek eldivenini çıkararak denemiş. Bu esnada sert bir rüzgar eldiveni uçurmuş. Zirvede tek başına, iniş için oldukça gecikmiş ve bir de eldivensiz. Saat 15.30 gibi inişe geçmiş. 4.Kamp alanına 900 metre kadar uzaktaymış.
O günün gecesinde, ajansının bulduğu İsrailli müşterisini Everest’e çıkarmak üzere 6000 Dolar’a anlaşan ve zirveye varılması halinde ekstra 2000 Dolar sözü alan tırmanış rehberi Pemba Jangbu Sherpa, ve müşterisi Nadav Ben-Jahuda zirveye vakitli varmak üzere 4.kamp alanından yeniden tırmanmaya başlamışlar, yukarıda onları bekleyen trajediden habersiz.
8300 metrede Çinli işadamı Ha Wenyi ile karşılaşıyorlar. Wenyi’nin oksijeni tükenmiş.  Tamamen gücü tükenmiş vaziyette. Pemba, ona sabit halatına asılmasında yardım edip yola devam ediyor müşterisi ile.
8400 metreye vardıklarında Kanadalı bir işkadını olan Shriya Shah-Klorfine’in yerde yatan bedenini  görüyor Pemba. Uyandırmaya çalışıyor. Çoktan ölmüş.
8500 metreye vardıklarında yeni biriyle karşılaşıyorlar. Bir kayadan sarkıyor, izolasyon kıyafetleri parçalanmış, elyaflar sallanıyor üzerinden, sağ bacağında olması gereken kramponunu da kaybetmiş. Dudaklarını buz tutmuş. Üstelik oksijen maskesi de takılı değil. Aydın Irmak. Gözleri kapalı ama nefes alıyor. Pemda Irmak’ı silkeliyor ve Irmak uyanıyor. Pemba ona bacaklarını kımıldatıp kımıldatamadığını soruyor. „Sanırım“ diye cevap veriyor Irmak.
„Teçhizatın nerede?“
„Bilmiyorum.“
Irmak neler olduğunu hatırlamıyor. Zirveden oraya kadar nasıl indiğini de.  Pemba, ve müşterisi onu olduğu yerden alıyorlar. Zirveye varmaktan vazgeçip ona yardım etmeye karar veriyorlar.
Önce ölü Kanadalı‘nın , sonra da artık ölmüş olan Çinli’nin cesetlerini aşıyorlar. Bu ikisinin ardından Güney Koreli Song Won Bin’i fark etmeden devam ediyorlar. Bin, oryantasyonunu yitirmiş, bilinci karışık ve bir kayadan düşmüş halde.
4.Kamptan aşağı kamp 3’e doğru ilerlerken Alman doktor Eberhard Schaaf’ın cesediyle karşılaşıyorlar. Neredeyse yere tamamen dik olan 12 metrelik bir kayayı aşarken düşmüş.

O gece orada 6 kişi hayatını kaybetmiş.
Der Spiegel, bu olaydan bir kaç hafta sonra Istanbul’da bir kafede buluşuyor Irmakla. Irmak, buluşmaya doktordan geliyor. Sağ elinin parmakları ampute edilmiş.
„Bazen düşünüyorum da“ diyor „keşke beni orada bıraksalardı.“

Bu hikayeyi okur okumaz Farlimas ile paylaştım. O da bu sporla meşgul. Bir grup arkadaşı tırmanmışlar Everest'e. Yol boyunca pek çok cesetle karşılaşılıyormuş. Böyle bir seyahatten neden zevk alınır acaba?
Bunca risk neden göze alınır? Bu gerçekten spor mudur? Macera böyle körü körüne mi yaşanır? Benim anlayamayacağım şeyler bunlar belli ki…
Sevgiler,
Janet.

Blog Tanitiyorum:Tiksinilecek Insanlara Birer Joan Crawford Darbesi

"CANIM" (bayilir bu hitaba) dostum Faunia türlü huylu insanlara, yapmaciklara, yapiskanlara, askini Facebook'tan ilan edenlere vs. kurulur, ici siserdi. Artik sismeyecek. Neden mi? Bu verbal vomit'ini kanalize edecegi bir blog acti da ondan. 

Blog'un hinc dolu mükemmel ismi aynen söyle  "don't make me joan crawford on you"  Blog burada.



Hersey Faunia'nin What Ever Happened To Baby Jane? filmini izlemesiyle basladi. Bu filmin Phantasmagorian'daki kritigi icin buraya bakabilirsiniz. Oradaki siddet, psikoterör ve iskence sahnelerini icsellestirdi, özümsedi simdi de buradan kelimelere dökecek.

Ilk yazisinda "cok güzel cikmissin canim" insanlanlarina adamis. Benzer bir tiksintiyi icinizde yasayanlar vardir muhtemelen. Gidin paylasin asabiyetinizi.

Öptüm, kib bye
Janet

Sunday, October 7, 2012

1.000 Tester für den HYDRO 5 Rasierer gesucht!


Wilkinson Sword & Friendstipps suchen 1000 Produkttester – Teste jetzt den HYDRO 5 und berichtet über eure Erfahrungen! Jeder Everyday Hero hat seine eigene Meinung – uns interessiert deine!



Der HYDRO 5 spendet Feuchtigkeit – schon während der Rasur. Die 5 UltraGlide Klingen mit feuchtigkeitsspendendem Gel-Reservoir und Skin Guards sorgen für eine sanfte und glatte Rasur.
Besonderes Highlight: Der Flip-Trimmer für Präzisionsarbeiten! Einfach mit dem Daumen zurück klappen und schon erreichst du problemlos auch an schwierige Stellen wie unter der Nase.
Die Tester erhalten als Testprodukt den Wilkinson Sword HYDRO 5 Rasierer. Hier klicken 

Thursday, October 4, 2012

Louis Widmer - Remederm Körperöl Spray - Vücut Yağı

Herkese selam!

Gün gelip de blog'umdan Vücut Yağı tanitimi yapacagim aklima gelmezdi :) 

Dogum günümde bir arkadasim bana bu vücut yagini getirdiginde, belki geri götürür bir krem ile degistiririm diye düsünmüstüm. Daha önce hic vücut yagi kullanmamakla birlikte aslinda cildim de kurudur. Daha cok su bazli kremlerden yanayim.


janetaliriza.blogspot.com


Louis Widmer, Isvicre cikisli bir markaymis. Fiyatlari icin cesitli sitelere bakabilirsiniz.

Daha önce akadaslarimdan yağ önerileri isitmis "evedeveddd" diyerek gecistirmistim.

Bu yağa bir sans verdim cünkü tipki günes yaglarinda oldugu gibi spreyli bir kapagi var.


janetaliriza.blogspot.com

Yag, cilt tarafindan hemen emiliyor, yagli bir katman asla birakmiyor. Cilde gercekten ipeksilik katiyor ve kokusu da cok zarif. Hafif ve sabunsu kokusu temizlik vurgusunu artirarak kendini cok iyi ve taze hissetiriyor kullanan kadina.

Deneyen var mi aramizda?

Sevgiler,
Janet.

Wednesday, October 3, 2012

Utanmaz Adam - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ilk basimi, Hilmi Kitabevi tarafindan 1930 senesinde yapilan 360 sayfalik bu eserin ben 1947 senesinde yapilan ikinci baskisini okudum. Kütüphaneden bu performansi hic beklemezdim. Sahaf kokulu, eski mürekkeple basili sari sayfalar aklimi basimdan aldi diyebilirim.


janetaliriza.blogspot.com
Hüseyin Rahmi Gürpinar, Avnussalâh isimli bir ückagitcinin türlü edepsizliklerini, cesitli maceralarini konu etmis bu romaninda. Avnussalâh bir dolandirici ama ayni zamanda insan psikolojisi konusunda cok uyanik ve her olayda kendini biraz daha gelistiriyor diyebilirim. Her macerasinda yeni bir firildak cevirmekten geri durmazken, konusmalarindan felsefik ve mantiki cikarimlar hic eksik olmuyor. Ayrica kendine has etik aciklamalari da var. Mesela diyor ki:


Allah ve kullar bize hisse ayirmayi ihmal ettikleri icin biz de rizkimizi böyle vuruyoruz. Aclikla zorla ölmek calismaktan daha müthis bir cinayettir. (S.38)

Bunun haricinde, kendince bir adalet anlayisi da var Avnussalâh 'in. Onun hismina ugrayanlar asla sütten cikmis ak kasik degildirler. Kimi belediyeye ödemesi gereken vergisini ödemiyordur, kimisi esini aldatmaktadir. Onlarin sucu kendininkinden az olmadigi icin kendini cizginin disinda görmemektedir. Zaten "adlî takibatta bulunmak islerine gelmiyordu. Cünkü Avnussalâh'in dolandiricilik cürmünden ziyade kendi kirli camasirlarini ortaya dökmüs olacaklardi." (S.147)

----- o ----- Dikkat Spoiler Icerir ----- o ----

Ben, annesinin bucak bucak sakladigi zeytinleri bulup mideye indirdigi sahnede bir Avnussalah cizmistim kafamda. Ama komsunun tombul kedisini kesip ailesine tavsan eti diyerek yedirmesi noktasinda ben de afallamadim desem yalan olur. Hem tiksindim hem de bir kahkaha patlattim.

----- o ----- Dikkat Spoiler Icerir ----- o ----



Romanin icerik ve üslubundan tamamen bagimsiz olarak, dekoru eski Istanbul olan bütün kitaplara bayiliyorum. Iskender Pala'nin Babil'de Ölüm istanbul'da Aşk romaninda da, Anar'in Suskunlar'inda da, ve saysam rahat bir anda 25 tane siralayabilecegim tüm romanlarin hepsinde gözümde canlanan kaldirim taslarindan tutun da dükkanlara, sehir silüeti ve bogaz'in degisen cehresine, sokaktaki hanimlara, beylere hepsine hayran kaliyorum O dekorun icinde gecirdigin saatler bana paralel bir ömür kazandirmis oluyor. 

Bu kitabi da bitirdim ve cok cok mutluyum bana hissettirdiklerinden!
Memnubiyetsizlik bir cesit arsizlik ve ahmaklik. Mutluluksa heryerde. 
Yeterki razilik olsun.

Can-i gönülden sevgiyle selamliyorum herkesi,
Janet.

Monday, October 1, 2012

Yürü Be Feyyaz!

KingoDisco'dan sonra özledigimiz, twitter atraksiyonlarini zaman zaman takip ettigimiz Feyyaz Yigit yememis icmemis "üc günlük dünya edebiyati" yapmis. Oldugu Kadar isimli bir kitap yazmis. Okyanus Yayinlari'ndan cikiyor. 

Tanitimindaki cümleye kandim, okurum ben bunu dedim.

Suat, ne yapacagini bilmeyen alelade bir insanken, hayat onu öyle bir noktaya getiriyor ki, ne yapacagini bilemiyor.

Ayrica karakter betimlemeleri de birbirinden dikkat cekici. Kitabin "sürpriz ic kapaklari" da cok merak uyandirdi bende. Tanitimi izleyin, bakalim size ne düsündürecek:


Bu arada söylentiler dogruysa Disko Krali'nin sunuculugu Önder Acikbas'a kalmis. Cok sevindim. Cumartesi geceleri kimse uykusuz kalmaz böylelikle. Ekranlarin en antipatiklerinden ne de olsa. Kim izler ki artik? Onu sunucu yapmak berbat bir fikir gercekten. 

Herkese selamlar,
Janet.

Sunday, September 30, 2012

İhsan Oktay Anar - Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri

İhsan Oktay Anar'in  Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri isimli bu romani iletisim yayinlarindan cikmis ve ilk baskisi 1998 senesinde yapilmis. Benim elimdeki 15. baskisi.


http://janetaliriza.blogspot.de

Icinde kücük kücük hikayeler barindiran bir roman. Romanin konusu söyle: Ölüm, Cezzar Dede'nin canini almaya gelir, ancak ona hikaye anlatma firsati verir ve her hikaye icin de bir saat ömür. Bir dede hikaye anlatir, bir de ölüm, sirayla. Öykülerin temalari korku, din, ask gibi basliklarda siralanir. Bir yandan da Ölüm'ün canini alacagi bir baska kisiyi aramaktadirlar. Ararken gectikleri mahalle isimleri , kitabin sonuna geldigimde fark ettim ki cennet kapilari. Aden cenneti, Firdevs cenneti, Dar'üs-selam, me'va cenneti vs. diye biliyoruz aslinda bütün hepsini. Kitaptaki siralama da söyle:


Selam Mahallesi, Aden Mahallesi, Meva Mahallesi, Elhalid Mahallesi, Makame Mahallesi, Naim Mahallesi, Heyevan Mahallesi ve Firdevs Mahallesi.

Okurken cok cok iyi zaman gecirmekle, her hikayede sunulan yeni dünyaya ilaveten yer yer mesajlarindan da etkilenmekle birlikte, yine de Suskunlar ile karsilastirmaktan  alamadim kendimi.  Her halükarda dantel gibi ince ince, detay detay islenmis bir roman. 


Kitabin en sevdigim yerini alintilayarak, ileride hatirlamak isterim. Arzu ederseniz buyrun beraber okuyalim:

I)

Cezzar Dede: 
- "Sen yakasina yapistigin her insani korkak mi saniyorsun? Yoksa ölümsüz oldugun icin korkusuzlugun yalnizca sana mi mahsus oldugunu düsünüyorsun? Benim dünyada tattigim en büyük lezzet, hayat degil, insanlik! Her zaman oldugu gibi simdi de, yasiyor olmanin degil, insan olmanin zevkini cikariyorum. Anlattigim her hikaye icin bana bir saat süre verdigin icin sana mütesekkirim. Fakat sunu iyi bil: Ben bu süreyi yasamak yerine, hikaye anlatmak icin ullaniyorum."

Ölüm: 
- "Hayatini degil, insanligini isteseydim elbette korkardin. Ancak bu güzel hediye sana sonsuza kadar verildi. Onu senden geri almam mümkün görünmüyor. Bu bakimdan sen de benim gibi ölümsüzsün. Fakat bircok kisi icin, insan olmanin zevkini ve keyfini cikartmak degil, hayati sürdürmek ve korumak daha önemli görünüyor. Ne pahasina olursa olsun yasamaya calismakla, dogrusu cok büyük bir mutlulugu kaciriyorlar. 

(S.139-140)


II) 

Ölüm:  
- (...)Ne korku, ne arayis, ne de ask bizi sasirtiyor. Bu duygular, gönlümüzde coktan dinmis firtinalar gibi. Benim icin bu durum fazlasiyla alelade. Ama senin icin fevkalade görünüyor. Arayis bitince, aranan sey artik bir kez bulundugu icin, korku da ask da biter.

Cezzar Dede: 
- Iste o zaman mesk baslar.

Ölüm:  
- Zaten cennet de budur.



Cezzar Dede: 
- Ve gülümseyen herkes cennete bakiyor demektir.
                                                                                                                                             (S.204)





Sevgiyle kalin,
Janet.


Edit#1: Mesut Yar, yazin konusunda cok dikkatli bir o kadar da pimpirikli hocam Ilber Ortayli'ya Ihsan Oktay Anar hakkindaki düsncelerini sordu. Hocam "Fevkalade kabiliyetli, fevkalade rafine bir yazar" diye yanitladi. Tercüme edilmemesine sitemle dokundu birazcik. "Zaten Türkler tercüme edemez, disardakilerin de ilgisini cekmemis" dedi. Belki ileride daha cok taninacak dedi. Ihsan Bey'den, Hocam'in da sitayisle söz etmesi beni de cok memnun etti.

Saturday, September 29, 2012

Forma Cent - Bio Shake

janetaliriza.blogspot.com
Bu ürün zannediyorum ki artmakta olan Duka Diyeti trendinin bir neticesinde gelistirilmis. Ekolojik bir protein icecegi. Ögün yerine tüketilebilecegi yaziliyor. Ekolojik proteinler, yogurt ve bal karisiminin toz haline getirilmesiyle imal edilmis.

Hazirlamak icin, 25 gram olarak paketlenmis porsiyonu 2,5 gram (ekolojik) aycicek yagi ve bir bardak su ile karistiriyorsunuz. 

Lezzeti ahim sahim degil, kötü de degil. Yani icilecek kadar bir tadi var iste. Bal tadini arada aliyorsunuz, lezzeti o artiriyor. Icine hicbir tatlandirici katilmamis.

Kas artirmayi hedefleyen spor protein iceceklerini markette görüyordum. Bunun üzerinde kaslar ya da spordan söz edilmiyor. Zayiflamak ve formda kalmak anafikri empoze ediliyor, daha ziyade.

3 cesidi var: sade, vanilyali ve cikolatali.

janetaliriza.blogspot.com

Üzerindeki besin degerlerine göre, 1 porsiyonda 222 kalori, 21,5 g protein, 20,3 karbonhidrat ve 5,4g yag var.

Diyet yapmayi hic sevmiyorum, tesebüs dahi etmiyorum. Hele ki ögünümü bir bardak icecege degismek gibi bir niyetim hic yok.

Kullanmadan önce bence biraz daha arastirilmali.

Sevgiyle kalin!
Janet

Thursday, September 27, 2012

My Payot - Jour

janetaliriza.blogspot.com

Payot, Fransiz üretimi yeni nesil bir cilt krem serisi. Bu seri, emülsiyon, gün kremi, tonik, gece kremi, göz roll-on'u ve maske'den olusuyor. Isminden de anlasilacagi üzere, denemem icin gün kreminden gönderildi bana. 

Kremin rengi tam beyaz degil, hafif turuncumsu. Kivami cok yogun ve yagli da degil. Su bazli ürünleri severek kullaniyorum. Cildim icin senelerdir Clinique kullaniyordum. Malum, kokusuzdur o. Bu krem hafif parfümlü. Hatta kokusunu da Clinique - Happy parfümüne benzettim. Optimal düzeyde nemlendiriyor.

Üzerinde, vitaminlerini acai cileginden ve goji cileginden aldigi yaziyor.

Prospektüsüne icindekiler icin baktim. Ilk üc katki maddesi su, gliserin ve 'butylene glycol'. 

janetaliriza.blogspot.com
Sevgiyle kalin
Janet

Tuesday, September 25, 2012

Spirularin HS Creme (Uçuk Kremi)

~Pflege und Schutz herpesempfindlicher Lippen mit Lichtschutzfaktor 15~


janetaliriza.blogspot.com
Spirularis HS Almanya'da üretilmis bir dudak bakim ve uçuk koruma kremi. 15 günes koruma faktörü var. 10 ml.lik tüp halinde satiliyor. 

Ürünün esas iddiasi, uçugu olusmadan önleyebiliyor olmasi. Üründen aneme söz ettigimde "icinde kortizon olmasin" dedi, ben de hemen icindekilere baktim, kortizon yok. Ilk 3 etkin madde su ve 2 ayri susam yagi. Prospeküsünde mikro-yosunlarin herpes yani uçuk virüsüne karsi koruyucu olabiliginin tespit edildigi ve kremin de bu calisma sonucunda yapildigi belirtiliyor.

UV Korumasi, sürdükten 20 dakika kadar sonra aktive oluyormus, o yüzden evden cikmadan önce sürülmesi tavsiye ediliyor. Günde 2 sefer, sabah ve aksamlari sürülmesi tavsiye edilmis.


Uçuk, nadir karsilastigim bir problem. Cikacagini fark ettigim zaman, hemen o bölgeye bir pamuk yardimiyla aseton basarak büyük ölcüde engellemis olurdum. 

Kremi her an kullanamayabilir insan, süreklilik gerektirdigi icin. Bu aseton yöntemi ise ne derece saglikli bilmiyorum.


Uçuksuz bir kış olsun!
Sevgiler
Janet


janetaliriza.blogspot.com

Monday, September 24, 2012

Sesi Yetiyor

Dost dedigin hem cok oluyor, hem de bir tane. 
Dostlarin bir tanesi hani en dost olani oluyor.
Sesini duyunca öyle mutluluk kaplamiyor insanin icini. Agliyor insan bazen. Üzüntüden mi, sevincten mi, heyecandan mi, özlemden mi ne bileyim. 
Hayat onsuz geciyorken de aslinda biliyorsun iste, kalpler 'gercekten' bir oluyor.
Bir araya gelince cok konusmak gerekmiyor. Ne o anlatiyor, ne sen. Gerek olmuyor icini dökmeye. Biliyor cünkü o. Taniyorsun kalbindeki acisini, buruklugunu, eksikligini. Biliyorsun ne desen bos. O da biliyor.  Kalpten sariliyorsun ona, hicbir sey yapamayacak olsan bile. Kalbin sariliyor kalbine. 
Birbirini eglendirmen gerekmiyor. Hic lazim olmuyor espiri yapmalar, olani biteni anlatmalar. 
Bir kahve icip yan yana uzaga bakmalar, gazeteye, kitaba, kulakliktaki müzige dalmalar koymuyor dostuna. Telefonda bir alo dediginde, insanin kalbine doluyor sevgisi, özlemi, varligi, yoklugu.
Cismin aramiyor cismini. 
Yaninda olmadiginda da yaninda oluyor zaten. 
Teselli etmese de, ismi düsüncesi bile teselli ediyor zaten.
Aci söylüyor, cani istemezse inceltmiyor sözlerini. E biliyorsun dogruyu söylüyor. Kizsan, kirilsan icine kapansan ne fayda? Dogru iste söyledigi. Aklini basina devsirip ciddiye alirsan ne fayda. 
Ha almadin, küstün, gönlünü de almasina gerek olmuyor onun. Gönül zaten onda.
Ayni kaderi falan da yasamiyorsun. O kendi kaderinde kavruluyor, sen kendi kaderinde. Dahilsen onun hikayesine ucundan kenarindan, fazladan bir yolun oluyor. O yolu yürümesen de, imtihanlarini görüyorsun, sorulari okuyup uzaktan cözmeye calisiyorsun. Bazen onun cözemedigini cözüp ögretiyorsun, bazen öyle zor bir imtihani geciyor ki, nerden biliyorsun bunu diyorsun.
Sandal ayri, cektigin kürek ayri, dalgalarina karsi durdugun nehir ayri.
Ama aldigin nefes ayni iste.
Canim dostum, kalbim, gözümün isigi, didem.

Janet.

Sunday, September 23, 2012

Behzat Ç.

3. sezonu hayirlara vesile olsun. Amirim geldi, odamin bi kösesine oturdu, elinde Bomonti. Tat tuz birakmadi hicbirimizde.

- - - dikkat! spoiler icerir - - - 

Dogruca konuya gireyim: Esra'nin hamile olmasi hem cok arabesk ama hem de bir o kadar da gercek. Yok mu, okumuyor muyuz sehit haberlerinde filan? Öyle bir tatsiz, acikli.

Hayalet ve Cevdet'in Akbaba'dan tirsmalari mükemmel olmus. Ben basta, acaba kesik parmak cinayetlerini gözardi mi ettiler ki diye endiselenmistim, ama belli ki dokunulacak o konuya.

Bahri'deki villain karizmasi dizideki kimsede yok. Ne Ercü'de ne Memduh'ta. Selim sahsiyetsizini almis kapamis odaya. Ben, amirim iyice bir $amarlar diye düsünmüstüm onu ama olmadi.

Harun da, hala ayni "Angara bebesi" Harun. Aninda Eda'nin yanina ta$inmak icin yol yapmaya calismalar,  telefonda amirden kalayi yiyip yine de tayfaya caktirmamak icin muhabbete devam ediyormus gibi yapmalar aynen sürüyor.

Behzat icindeki Behzatlar delirdiler, katil oldular, suikastlar düzenlediler, intihat ettiler, extacy attilar, damarlari sisirip eroin bastilar kana. En sonunda s*ktiri cekti amirim hepsine. Haftaya gercege dönüyoruz belli ki.

O $evket'in kilkuyruk tavirlari tepkileri cok komik. Dizide atarlar giderler girla, aci dozu da üst e$ige dayanmi$ durumda, ama Sevketcigim'e hala gülüyorum. Nasil bir zevzek o yazik, cok tatli, cok komik. Ege Aydan mükemmel oynuyor.

Bu sezon yine Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. izleyecegim belli ki. 

Ha Leyla ile Mecnun demisken. Onlarin Ismail Abisi, Serkan Keskin, $ubat diye bir dizi icin Kim Bilir'i söylemis. Cok da güzel olmus.

Dinleyin bakalim, begenecek misiniz.
Iyi eglenceler!





Haydi kalin saglicakla.
Janet.

Saturday, September 22, 2012

Suskunlar - İhsan Oktay Anar

Bu harikulade roman, Iletisim Yayinlari'ndan cikmis, ilk basimi 2007 senesinde yapilmis, 269 sayfalik bir eser. Ben Farlimas'in tavsiyesi ile okudum. Muhtesem bir öneriydi.

Bir seferde roman bitirdigi pek vaki degildir, yalnizca belli saatlerde okuyabilmemden mütevellit.
Suskunlar'i yataga girdigimde elime aldim, ve bir gecede ve soluksuz okudum.

Kitap, sizi acilisinda Mesnevi'den bir cümle ile karsiliyor:
Kulak, eger gercegi anlarsa gözdür.

Segah bölümünün sonunda ise bir karakter (Zahir) sunlari söylüyor:
Sessizlik de bir perdedir. Sessizligi isitebilirsin. 'Es' bile bu perdeye kiyasla 'ses'tir.
(S.231)

janetaliriza.blogspot.com

Üc bölümden terkip ve bölümler 1-2-3 diye degil yegah, dügah ve segah diye siralanmis.

Kitabin arka kapagina "benzersiz erguvani düslerin 'gercekliginde' sema edeceksiniz ve bu düslerden adeta basiniz dönecek" diye bir not düsülmüs. Tam da dedigi gibi o erguvani düslerin anaforuna kapildim gittim ben de bir anda.

Seytani olanlar, ilahi olanlar, para canlilar, asiklar, musikisinaslar, bir yanda mevlevihane, bir yanda onlarin düsmani sofular dünyasi. Tasvirler o kadar canli ki, Asim'in hayaletinin göründügü sahnelerde kalp atislarim hizlandi, odam buz kesti. Olur da mavi bir isik sizar da yigilir kalirim mazallah diye lambayi yaktim. Eflatun, evden ayrilip ona sesleneni bulana kadar karnim agridi, dah ne kadar örselenecek bu bicare diye.

Seyh Ibrahim Dede'nin Eflatun'a verdigi ögütü üstüme alindim. Ezberlemek degil ögrenmek nasip olsun dilerim:

Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz degil, ayrica onlarin sana 'Git' demeleri. Hic kimseye 'kötüdür' deme. Aslinda onlar, bilmeden iyilik ihsan eden insanlardir.
                                                                                                                                                 (S.123)

Okurken gül yagi kokusu da, lavanta da geldi burnuma. Bazen at idrari, bazen hamama gelen pejmurdeye, bazen Rafael'in bacasindan tüten kükürte yüzümü eksittim. Kulagima kah pes, kah tiz nameler geldi. 

Lisani da asla siradan degil Suskunlar'in. Anlatimdaki cekiciligin ve akiciligin yaninda; Osmanli beyefendisinden, yobazlarin ya da  külhanbeylerinin, romanlarin diline varana kadar her karakterde yeni bir hazine buluyorsunuz. Benzetmeler ve ironiler dopdolu ve muhtemelen okurken bir cogunu da fark etmeden tükettim.  

Cagdas Türk Edebiyati'nin yüz aki denebilecek romanlardan biri de Suskunlar benim nazarimda. Cok etkilendim. Mevlevi ögelerin icinde olmasinin bunda etkisi var, ama onlarin haricinde kalan hayal gücünün etkisi üstünüzden günlerce silinmeyecektir eminim.

Sevgiyle kalin,
Janet.

Saturday, September 15, 2012

Sana Göre Bir Ömür, Ona Göre Mikroskobik Bir Zaman

Sabah ofiste kimse yoktu.  Fazil Say'in Nazim Oratoryosu'nu dinledim. 
Delicesine öneriyorum, mü-kem-mel!
Cocuk vokalin sarkisi kulaginizdan hic gitmeyecek.

Özellikle Üc Selvi bölümündeki insanin yüregini sizlatan, bir o kadar da sefkatli melodiler birakmadilar calisayim.

Koro "memleketim" dedikce ben agladim.

'Hapisten Ciktiktan Sonra' siiri tilsimli bir melodinin üstünde cinliyor en sade gerceklerle. 
"esirlikten dönmüsüm anacigim / kendi memleketimde düsman kalesinde"

Ne güzel 'yavrum' diyor Genco Erkal.

Benim en sevdigim Nazim misrasi 'Yasamaya Dair' siirinden:


büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela


Bu misra oratoryonun finalinde göz kirpti neyse ki. Mercegimdeki bugu silindi gitti birden!

Oratoryonun ardindan beynimde dönüp duran siir ise Ben Iceri Düstügümden Beri oldu. Izafi zaman vurgulari ve her biri bir diken olup ruhlara ince cizikler atip kanatan misralari bugünüme vurdu damgasini.


Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya 
Ona sorarsanız "Lafı bile edilemez, mikroskobik bi zaman" 

Bana sorarsanız: "On senesi ömrümün"

Bir kurşun kalemim vardi, ben içeri düştügüm sene 
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi 
Ona sorarsaniz: "Bütün bi hayat"
Bana sorarsanız: "Adam sende bi hafta"

Konuya dair absürt bir anektod anlatip kacacagim. Lise talebesi minik bir kuzenim var. Onunla Nazim Hikmet'i konusuyorduk, bana "Nazim Hikmet bizim akrabamiz mi?" diye sordu. Ne garip ki, ben de onu babamin akrabasi sanirdim.

Sevgiyle kalin
Janet

Ece Ajandasi (Vol.3)




Iki yil icinde ne cok degismis el yazim!  Ne cok alinti yazmisim icine! Ne cok liste yapmisim!

Ordan burdan okudugumu not etmisim icine. "Türk&Hint $amanizmi" hakkinda not almisim ya hu!!!

Ki$ilik hedefleri koymusum kendime bir de. 
Varmak istedigim noktaya ya anca bir arpa boyu yaklasabildim ya da onu bile basaramadim.

Bir bu listeye bir de bugünkü 2012 model kendime bakinca sunu anliyorum: Yeni huy/aliskanlik kazanmak, var olan bir huyundan vazgecmekten daha kolay.

Kendime eklemek istedigim aliskanliklari kismen (1%) eklemisim. Birakmak istediklerim iste yerli yerinde.

Mesela hedeflerden biri dedikoduyu tamamen birakmak. Ayol ne mümkün? (Güldünüz degil mi? Haklisiniz ne diyeyim.) Yalniz tek bir fark var. Simdi dedikodu etmek eskisi kadar siradan bir aktivite degil. Bir level atlamisim. Önce edip sonra pisman oluyorum. 

Ajandam bütün toyluklarimi sineye cekmis. 

Bu arada bu Ece Muhtirasi benim en sevdigim model. Kenari altin yaldiz, lastikli, kirmizi deri. 
Boyu da cantada tasimak icin ideal. 

Bu sene kullandigim da büyük ama kapasitesi enfes. 

Sanirim 2013 icin büyük boy, kenari yaldizli derisi yesil olanindan alacagim. 
Türkiyem'e vasil olabilirsem tabii.
*firk*

Sevgiyle kalin,
Janet.