Wednesday, October 17, 2012

CICAPLAST BAUME B5

La Roche-Posay und Friendstipps suchen 120 Produkttester für CICAPLAST BAUME B5!

Zum mitmachen hier anklicken.





Friday, October 12, 2012

Hayallerini Yak Evi Isıt

Siir konusunda cagdastan bir hayli uzak oldugumu fark edip, günümüz sairlerine bakmaya karar verdigimde kütüphane bilgisayarinda ilk arattigim isim oldu Cezmi Ersöz. 

Sayabilecegim ve asina oldugum onca isim varken, pek bir temasimin bulunmadigi Cezmi Bey'in ismini hatirlamak sasirtti beni. Kitabinin ismi de enteresan geldi "Hayalerini Yak Evi Isıt."


janetaliriza.blogspot.com
Isim yaratici, ama hayallerini yakmak, his dünyama ait bir duyguyu yansitmiyor. Bunu, kitap elimde parka yürürken düsündüm. Oturdugum bankta okumaya baslayip, gece yatagimda bitirdim. Bir an evvel bitirmek istedigim icin okudum.

Icinde yer yer siir, yer yer denemeler var. 

Tekin Yayinevi'nden cikmis, ilk baskisi 2006'da yapilmis, benim elimdeki ise 24. Baski. 109 sayfalik kücük bir kitap.

Icinde o kadar cok sancili hisler sakli ki! Kitabi tanimlayan sözcüklerden kolaj yapmam gerekse sunlari sayardim: 

acı, sancı, cile, sızı, asi, zehir, kalmayan beklenti, ihanet, ucurum, ıssız, yalnız, yaralı, karanlık, insafsız

Kitabın resim dünyası bence arabesk isyanın resimleriyle cok örtüsüyor. Aska dair isyanı da, hayata dair isyanı da kast ediyorum. 

Sanirim etkisini üzerimden silmek icin bir süre canı canan icin sevenlerin divanina konuk olmaliyim.


Sevgiler
Janet

Tuesday, October 9, 2012

Everest'te Ölüm Kalım


Bu haftaki Der Spiegel dersiginde yine enteresan bir haber vardı. Konu Everest. Haberin başlığı ise Trafik Sıkışıklığı. 

janetaliriza.blogspot.de

Bu yazıdan öğrendim ki, o çok meşhur Everest’e tırmanmak aslında neredeyse hiç güç değilmiş. Önemli olan soğuğa dayanıklı teçhizatınızın yanınızda olmasıymış. Şanı alıp yürüdüğünden tırmananın haddi hesabı yokmuş. Tırmanıcı olmayıp buna rağmen çıkmak isteyenleri yukarı götürenler, Everest turizminden kazançlarını ziyadesiyle sağlıyorlarmış.

janetaliriza.blogspot.de
Önemli olan acele etmemek diyor haber. Çünkü ‚yükseklik hastalığından‘ muzdarip olmamanız için, azalan basınç, ısı ve oksijene bedeni alıştırmak gerekiyormuş. Bu bilgilerin ardından şöyle bir olay aktarılıyor.
19 Mayıs 2012 tarihindeki tırmanışta herkes artık inmekteyken, zirveye çıkıp ayak basan 176. kişi olan Aydın Irmak, New York’ta bir bisiklet satıcısıymış ve zirveye bisikletle çıkan ilk insan olmak niyetiyle yola çıkmış.

Tırmanışçılar, dağın büyük bölümünü aşıp, zirveye çok yaklaşıldığı yerdeki kamp alanında gecelerler ve en geç saat 13.00’te orada olacak şekilde yeniden yola koyulurlarmış. Bu, zirvedeki en katı kurallardan biriymiş. Zira bu saatten sonra başlayan fırtınayı atlatmak çok güçmüş.
Aydın Irmak, zirveye vardığında saat yaklaşık 15.00miş. Yanında getirdiği bayrağını zirveye dikmiş ve fotoğrafını çekmek istemiş. Fotoğraf makinası çalışmayınca tek eldivenini çıkararak denemiş. Bu esnada sert bir rüzgar eldiveni uçurmuş. Zirvede tek başına, iniş için oldukça gecikmiş ve bir de eldivensiz. Saat 15.30 gibi inişe geçmiş. 4.Kamp alanına 900 metre kadar uzaktaymış.
O günün gecesinde, ajansının bulduğu İsrailli müşterisini Everest’e çıkarmak üzere 6000 Dolar’a anlaşan ve zirveye varılması halinde ekstra 2000 Dolar sözü alan tırmanış rehberi Pemba Jangbu Sherpa, ve müşterisi Nadav Ben-Jahuda zirveye vakitli varmak üzere 4.kamp alanından yeniden tırmanmaya başlamışlar, yukarıda onları bekleyen trajediden habersiz.
8300 metrede Çinli işadamı Ha Wenyi ile karşılaşıyorlar. Wenyi’nin oksijeni tükenmiş.  Tamamen gücü tükenmiş vaziyette. Pemba, ona sabit halatına asılmasında yardım edip yola devam ediyor müşterisi ile.
8400 metreye vardıklarında Kanadalı bir işkadını olan Shriya Shah-Klorfine’in yerde yatan bedenini  görüyor Pemba. Uyandırmaya çalışıyor. Çoktan ölmüş.
8500 metreye vardıklarında yeni biriyle karşılaşıyorlar. Bir kayadan sarkıyor, izolasyon kıyafetleri parçalanmış, elyaflar sallanıyor üzerinden, sağ bacağında olması gereken kramponunu da kaybetmiş. Dudaklarını buz tutmuş. Üstelik oksijen maskesi de takılı değil. Aydın Irmak. Gözleri kapalı ama nefes alıyor. Pemda Irmak’ı silkeliyor ve Irmak uyanıyor. Pemba ona bacaklarını kımıldatıp kımıldatamadığını soruyor. „Sanırım“ diye cevap veriyor Irmak.
„Teçhizatın nerede?“
„Bilmiyorum.“
Irmak neler olduğunu hatırlamıyor. Zirveden oraya kadar nasıl indiğini de.  Pemba, ve müşterisi onu olduğu yerden alıyorlar. Zirveye varmaktan vazgeçip ona yardım etmeye karar veriyorlar.
Önce ölü Kanadalı‘nın , sonra da artık ölmüş olan Çinli’nin cesetlerini aşıyorlar. Bu ikisinin ardından Güney Koreli Song Won Bin’i fark etmeden devam ediyorlar. Bin, oryantasyonunu yitirmiş, bilinci karışık ve bir kayadan düşmüş halde.
4.Kamptan aşağı kamp 3’e doğru ilerlerken Alman doktor Eberhard Schaaf’ın cesediyle karşılaşıyorlar. Neredeyse yere tamamen dik olan 12 metrelik bir kayayı aşarken düşmüş.

O gece orada 6 kişi hayatını kaybetmiş.
Der Spiegel, bu olaydan bir kaç hafta sonra Istanbul’da bir kafede buluşuyor Irmakla. Irmak, buluşmaya doktordan geliyor. Sağ elinin parmakları ampute edilmiş.
„Bazen düşünüyorum da“ diyor „keşke beni orada bıraksalardı.“

Bu hikayeyi okur okumaz Farlimas ile paylaştım. O da bu sporla meşgul. Bir grup arkadaşı tırmanmışlar Everest'e. Yol boyunca pek çok cesetle karşılaşılıyormuş. Böyle bir seyahatten neden zevk alınır acaba?
Bunca risk neden göze alınır? Bu gerçekten spor mudur? Macera böyle körü körüne mi yaşanır? Benim anlayamayacağım şeyler bunlar belli ki…
Sevgiler,
Janet.

Blog Tanitiyorum:Tiksinilecek Insanlara Birer Joan Crawford Darbesi

"CANIM" (bayilir bu hitaba) dostum Faunia türlü huylu insanlara, yapmaciklara, yapiskanlara, askini Facebook'tan ilan edenlere vs. kurulur, ici siserdi. Artik sismeyecek. Neden mi? Bu verbal vomit'ini kanalize edecegi bir blog acti da ondan. 

Blog'un hinc dolu mükemmel ismi aynen söyle  "don't make me joan crawford on you"  Blog burada.



Hersey Faunia'nin What Ever Happened To Baby Jane? filmini izlemesiyle basladi. Bu filmin Phantasmagorian'daki kritigi icin buraya bakabilirsiniz. Oradaki siddet, psikoterör ve iskence sahnelerini icsellestirdi, özümsedi simdi de buradan kelimelere dökecek.

Ilk yazisinda "cok güzel cikmissin canim" insanlanlarina adamis. Benzer bir tiksintiyi icinizde yasayanlar vardir muhtemelen. Gidin paylasin asabiyetinizi.

Öptüm, kib bye
Janet

Sunday, October 7, 2012

1.000 Tester für den HYDRO 5 Rasierer gesucht!


Wilkinson Sword & Friendstipps suchen 1000 Produkttester – Teste jetzt den HYDRO 5 und berichtet über eure Erfahrungen! Jeder Everyday Hero hat seine eigene Meinung – uns interessiert deine!



Der HYDRO 5 spendet Feuchtigkeit – schon während der Rasur. Die 5 UltraGlide Klingen mit feuchtigkeitsspendendem Gel-Reservoir und Skin Guards sorgen für eine sanfte und glatte Rasur.
Besonderes Highlight: Der Flip-Trimmer für Präzisionsarbeiten! Einfach mit dem Daumen zurück klappen und schon erreichst du problemlos auch an schwierige Stellen wie unter der Nase.
Die Tester erhalten als Testprodukt den Wilkinson Sword HYDRO 5 Rasierer. Hier klicken 

Thursday, October 4, 2012

Louis Widmer - Remederm Körperöl Spray - Vücut Yağı

Herkese selam!

Gün gelip de blog'umdan Vücut Yağı tanitimi yapacagim aklima gelmezdi :) 

Dogum günümde bir arkadasim bana bu vücut yagini getirdiginde, belki geri götürür bir krem ile degistiririm diye düsünmüstüm. Daha önce hic vücut yagi kullanmamakla birlikte aslinda cildim de kurudur. Daha cok su bazli kremlerden yanayim.


janetaliriza.blogspot.com


Louis Widmer, Isvicre cikisli bir markaymis. Fiyatlari icin cesitli sitelere bakabilirsiniz.

Daha önce akadaslarimdan yağ önerileri isitmis "evedeveddd" diyerek gecistirmistim.

Bu yağa bir sans verdim cünkü tipki günes yaglarinda oldugu gibi spreyli bir kapagi var.


janetaliriza.blogspot.com

Yag, cilt tarafindan hemen emiliyor, yagli bir katman asla birakmiyor. Cilde gercekten ipeksilik katiyor ve kokusu da cok zarif. Hafif ve sabunsu kokusu temizlik vurgusunu artirarak kendini cok iyi ve taze hissetiriyor kullanan kadina.

Deneyen var mi aramizda?

Sevgiler,
Janet.

Wednesday, October 3, 2012

Utanmaz Adam - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ilk basimi, Hilmi Kitabevi tarafindan 1930 senesinde yapilan 360 sayfalik bu eserin ben 1947 senesinde yapilan ikinci baskisini okudum. Kütüphaneden bu performansi hic beklemezdim. Sahaf kokulu, eski mürekkeple basili sari sayfalar aklimi basimdan aldi diyebilirim.


janetaliriza.blogspot.com
Hüseyin Rahmi Gürpinar, Avnussalâh isimli bir ückagitcinin türlü edepsizliklerini, cesitli maceralarini konu etmis bu romaninda. Avnussalâh bir dolandirici ama ayni zamanda insan psikolojisi konusunda cok uyanik ve her olayda kendini biraz daha gelistiriyor diyebilirim. Her macerasinda yeni bir firildak cevirmekten geri durmazken, konusmalarindan felsefik ve mantiki cikarimlar hic eksik olmuyor. Ayrica kendine has etik aciklamalari da var. Mesela diyor ki:


Allah ve kullar bize hisse ayirmayi ihmal ettikleri icin biz de rizkimizi böyle vuruyoruz. Aclikla zorla ölmek calismaktan daha müthis bir cinayettir. (S.38)

Bunun haricinde, kendince bir adalet anlayisi da var Avnussalâh 'in. Onun hismina ugrayanlar asla sütten cikmis ak kasik degildirler. Kimi belediyeye ödemesi gereken vergisini ödemiyordur, kimisi esini aldatmaktadir. Onlarin sucu kendininkinden az olmadigi icin kendini cizginin disinda görmemektedir. Zaten "adlî takibatta bulunmak islerine gelmiyordu. Cünkü Avnussalâh'in dolandiricilik cürmünden ziyade kendi kirli camasirlarini ortaya dökmüs olacaklardi." (S.147)

----- o ----- Dikkat Spoiler Icerir ----- o ----

Ben, annesinin bucak bucak sakladigi zeytinleri bulup mideye indirdigi sahnede bir Avnussalah cizmistim kafamda. Ama komsunun tombul kedisini kesip ailesine tavsan eti diyerek yedirmesi noktasinda ben de afallamadim desem yalan olur. Hem tiksindim hem de bir kahkaha patlattim.

----- o ----- Dikkat Spoiler Icerir ----- o ----



Romanin icerik ve üslubundan tamamen bagimsiz olarak, dekoru eski Istanbul olan bütün kitaplara bayiliyorum. Iskender Pala'nin Babil'de Ölüm istanbul'da Aşk romaninda da, Anar'in Suskunlar'inda da, ve saysam rahat bir anda 25 tane siralayabilecegim tüm romanlarin hepsinde gözümde canlanan kaldirim taslarindan tutun da dükkanlara, sehir silüeti ve bogaz'in degisen cehresine, sokaktaki hanimlara, beylere hepsine hayran kaliyorum O dekorun icinde gecirdigin saatler bana paralel bir ömür kazandirmis oluyor. 

Bu kitabi da bitirdim ve cok cok mutluyum bana hissettirdiklerinden!
Memnubiyetsizlik bir cesit arsizlik ve ahmaklik. Mutluluksa heryerde. 
Yeterki razilik olsun.

Can-i gönülden sevgiyle selamliyorum herkesi,
Janet.

Monday, October 1, 2012

Yürü Be Feyyaz!

KingoDisco'dan sonra özledigimiz, twitter atraksiyonlarini zaman zaman takip ettigimiz Feyyaz Yigit yememis icmemis "üc günlük dünya edebiyati" yapmis. Oldugu Kadar isimli bir kitap yazmis. Okyanus Yayinlari'ndan cikiyor. 

Tanitimindaki cümleye kandim, okurum ben bunu dedim.

Suat, ne yapacagini bilmeyen alelade bir insanken, hayat onu öyle bir noktaya getiriyor ki, ne yapacagini bilemiyor.

Ayrica karakter betimlemeleri de birbirinden dikkat cekici. Kitabin "sürpriz ic kapaklari" da cok merak uyandirdi bende. Tanitimi izleyin, bakalim size ne düsündürecek:


Bu arada söylentiler dogruysa Disko Krali'nin sunuculugu Önder Acikbas'a kalmis. Cok sevindim. Cumartesi geceleri kimse uykusuz kalmaz böylelikle. Ekranlarin en antipatiklerinden ne de olsa. Kim izler ki artik? Onu sunucu yapmak berbat bir fikir gercekten. 

Herkese selamlar,
Janet.