Kitabı çıktığı zaman hemen alıp okumuştum. Şimdi Türkçesini bulamadım
kütüphanede, o yüzden Almancasını fotoğrafladım.
janetaliriza.blogspot.de |
Aslında, belki romantik
hisleri kuvvetli, anılarını eşyalar ile bütünleştirerek onları biriktirmenin
anlam ifade ettiği kişiler için çok içli, çok duygu yüklü ve bir solukta
okunacak bir roman olabilir. Yalnız benim elimde, biçare kitap, bitmek bilmedi. Kitabın açılış cümlesi herkes gibi beni de
tavlamıştı:
„Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum“
Orhan Pamuk kitaplarının dekorunu da hep çok sevmişimdir. Bu kitaptaki
70ler, 80ler planları da aynı şekilde çok kapsamlı, çok görsel. Ben Füsun ile
Orhan Pamuk’un dans etmesini okurken çok güzel zaman geçirdim. „bir zamanlar
zengin olup da servetlerini beceriksizce kaybeden her aile gibi pamuklar da
içlerine çekilmişlerdi“
cümlesini okurken, Orhan Bey'in dedikodusunu yaptığım hissine kapıldım.Füsun'un Samsun içtiğini öğrenince, sanki odam leş gibi Samsun koktu. Kemal, Füsunlar'a gidiş gelişleri artırınca ben onun adına utandım.
Bunlar aklımda kalan ve tat aldığım noktaları. Ama kitaba gitgide yayılan,
adım adım artan obsesyonu, eşya bağımlılığını ve bu tatsız aşkı ben okumaktan
hazzetmedim. Romanın ayrıntılarından çok
sıkılmış olmam, onun orijinalitesinden bağımsız bir durum. Daha önce böyle
saplantılı bir aşkı, böyle kleptoman bir aşığı izlememiştim roman satırlarında.
Bu anlamda, Pamuk yeni bir kapı açmış, (sanırım) denenmemiş birşeyi denemiş. Ayrıntıya
gelemiyorsanız kaçın. Ama aşk, saplantı, mutluluk, nesneler düzleminde bir
yolculuk yapma fikri rahatsız etmiyorsa hiç durmayın, girin Masumiyet Müzesi'ne.
Sevgiler,
Janet.
No comments:
Post a Comment