Thursday, July 5, 2012

Kendine Düşman Kadınlar

Zaman zaman Türk anne-babalarla temas kuruyorum. Aileler Almanca bilmedikleri için ne çocuklarının derslerine yardım edebiliyorlar, ne öğretmenleri ile görüşebiliyorlar. Ben de elbette veli görüşmeleri ve saire için seve seve çeviri yapıyorum onlara.

Buralardaki gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki, buradaki cehalet Türkiye’deki ortalama alt tabakayı sollayacak düzeyde. Görgüsüzlük de cabası. Ancak, o görgüsüzlük düzeyi tartışılır. Zira, üniversite mezunu olup da, bu cigligini zaman icinde törpüleyecegine artiranlar gani. Bir öfke aninda yazmam dilerim.)

Örneğin, kızının okul başarısızlığından söz eden bir anne „Tabii, Türkiye ile Almanya’daki sistemler birbirinin aynı olmadığı için kızım okulda zorlanıyor“ diyor; „kızınız Almanya’ya kaç yaşında geldi?“ sorusunu ise „burada doğdu“ diye yanıtlıyor.

Yabancı ev hanımlarının, günlük yaşamlarını idâme ettirmelerini mümkün kılacak kadar Almanca öğrenmelerini amaçlayan bir projede, Türk hanımların Almanca öğretmeni olarak kısa bir süre çalışmıştım. Hanımlardan biri, bir diğerini, arabası ile derse getiriyordu. Oğlunun doktor randevusu nedeniyle  bir sonraki derse gelemeyeceğini; dolayısıyla diğer hanımı da getiremeyeceğini söyledi. Diğer hanımın tepkisi evlere şenlik. Elini beline koydu ve en çirkef ses tonu ve yüz ifadesi ile „BİZİM KAÇ TANE ARABAMIZ VAR!“ dedi. (Özellikle büyük harflerle ve kalın yazıyorum.) Bazen, söylenecek sözler anlamını bir anda yitirip gidiyorlar.

Hanımlar arası çekişmeler, s*d*k yarışları, hasetler, gıybetler zaten evrensel kabul edilir. Yalnız, bunu yapanlar bir de kadın olarak erkeğinin yanındaki yerini bilenler (!) olunca, seviye bambaşka bir boyut alıyor. Eşi tarafından, maalesef bildik ilkel yöntemlerle (gerçekten üzülerek söylüyorum) ‚terbiye edilen‘ bir hanım sinirlendiği bir diğer hanımı çekiştiriyor. Diyor ki „at, sahibine göre kişner.“ Anlatılanlara bakılırsa, diğer hanım ‚dili uzun‘ ‚herşeye karışan‘ birisi. Onun edepsizliklerinin müsebbibi ise, diğer hanımlara göre eşinin, hanımının „ipini uzun tutması“!!! Kendini at, eşini sahibi diye nitelemekten hicap duymamak… Kendine mi düşman bunlar? Diyecek söz bulunamıyor işte.

Kadına uygulanan şiddet konusunda, sadece erkeği eğitmenin ne kadar tek yönlü olduğunun resmidir bu. Kadınların kimi, bunu şikâyet konusu olarak bile görmüyor. Olağan yaşamın, günlük iletişimin bir parçası onlar için. Gelin de çıkın işin içinden. Gelin de koruyun bu kadını. Gelin de bu kadının yetiştirdiği oğlan çocuğunun, gün gelip bir centilmene evrilebileceğine inanın. Mümkün mü Allah aşkına?

Bende böyle hikâyeler çok. Bereket hayat bana tecrübe çeşitliliği konusunda cömert davrandı, çok çeşitli grupları yakından tanıma şansım oldu. Devamı gelecek muhakkak.

Sevgiyle kalın,
Janet

No comments:

Post a Comment