Buralardaki gözlemlerime dayanarak
diyebilirim ki, buradaki cehalet Türkiye’deki ortalama alt tabakayı sollayacak
düzeyde. Görgüsüzlük de cabası. Ancak, o görgüsüzlük düzeyi tartışılır. Zira, üniversite
mezunu olup da, bu cigligini zaman icinde törpüleyecegine artiranlar gani. Bir öfke aninda yazmam dilerim.)
Örneğin, kızının okul
başarısızlığından söz eden bir anne „Tabii, Türkiye ile Almanya’daki sistemler
birbirinin aynı olmadığı için kızım okulda zorlanıyor“ diyor; „kızınız Almanya’ya
kaç yaşında geldi?“ sorusunu ise „burada doğdu“ diye yanıtlıyor.
Yabancı ev
hanımlarının, günlük yaşamlarını idâme ettirmelerini mümkün kılacak kadar
Almanca öğrenmelerini amaçlayan bir projede, Türk hanımların Almanca öğretmeni
olarak kısa bir süre çalışmıştım. Hanımlardan biri, bir diğerini, arabası ile derse
getiriyordu. Oğlunun doktor randevusu nedeniyle bir sonraki derse gelemeyeceğini; dolayısıyla
diğer hanımı da getiremeyeceğini söyledi. Diğer hanımın tepkisi evlere
şenlik. Elini beline koydu ve en çirkef ses tonu ve yüz ifadesi ile „BİZİM KAÇ
TANE ARABAMIZ VAR!“ dedi. (Özellikle büyük harflerle ve kalın
yazıyorum.) Bazen, söylenecek sözler anlamını bir anda yitirip gidiyorlar.
Hanımlar arası çekişmeler, s*d*k yarışları,
hasetler, gıybetler zaten evrensel kabul edilir. Yalnız, bunu yapanlar bir de
kadın olarak erkeğinin yanındaki yerini bilenler (!) olunca, seviye bambaşka
bir boyut alıyor. Eşi tarafından, maalesef bildik ilkel yöntemlerle (gerçekten
üzülerek söylüyorum) ‚terbiye edilen‘ bir hanım sinirlendiği bir diğer hanımı
çekiştiriyor. Diyor ki „at, sahibine göre kişner.“ Anlatılanlara bakılırsa,
diğer hanım ‚dili uzun‘ ‚herşeye karışan‘ birisi. Onun edepsizliklerinin
müsebbibi ise, diğer hanımlara göre eşinin, hanımının „ipini uzun tutması“!!! Kendini at, eşini sahibi diye
nitelemekten hicap duymamak… Kendine mi düşman bunlar? Diyecek söz bulunamıyor işte.
Kadına uygulanan şiddet konusunda,
sadece erkeği eğitmenin ne kadar tek yönlü olduğunun resmidir bu. Kadınların
kimi, bunu şikâyet konusu olarak bile görmüyor. Olağan yaşamın, günlük
iletişimin bir parçası onlar için. Gelin de çıkın işin içinden. Gelin de
koruyun bu kadını. Gelin de bu kadının yetiştirdiği oğlan çocuğunun, gün gelip
bir centilmene evrilebileceğine inanın. Mümkün mü Allah aşkına?
Bende böyle hikâyeler çok. Bereket
hayat bana tecrübe çeşitliliği konusunda cömert davrandı, çok çeşitli grupları
yakından tanıma şansım oldu. Devamı gelecek muhakkak.
Sevgiyle kalın,
Janet
No comments:
Post a Comment