Sunday, June 17, 2012

Evli Bir Kadinin Günlüğünden – Peride Celâl


Milliyet Yayinlari’nin 1971 senesinde cikarttigi bir Peride Celâl romani olan „Evli Bir Kadının Günlüğünden“ tam bir yaz romanı. Her ne kadar kitabın amacı güldürmek olmasa da yer yer kahkahalara boğuldum. Bu sözlerimle yazara saygısızlık yapmak istemem. Kahkahalarımın sorumlusu, kitabın başahramanı yeni gelin Selma ve evliliğe, kocasına dair sarf ettiği cümleler. Sözünü ettiğim bu cümleler, o zamanın evli kadınının, evliliğe ve kendi konumuna bakışına ışık tutuyor. Ayrıca o gün ile günümüz arasındaki dramatik farkı ortaya koyuyor.Bu ifadelere örneklemeler yapmadan önce kitabı kısaca özetleyeyim.

janetaliriza.blogspot.com

Selma ve Mehmet kaderin cilvesi ile, bir otomobil kazası sonucu tanışıp aşık olmuş ve evlenmiş yeni bir çifttir. Mehmet, fabrikalar sahibi zengin bir baba ile „sosyete gülü“ diye hitap ettiği cemiyet hayatında öncü bir hanımın oğludur. Selma da, toplum içinde ağırlık sahibi doktor bir baba ve ev hanımı ama topluma yabancı olmayan bir annenin oğludur. Selma ve Mehmet solcu –geçinen- ancak aileleri dolayısıyla ideolojilerini yaşamlarına pek de yansıtamayan insanlardır. Mehmet, babasının yanında çalışıp orada işi öğreniyor olsa da; aklı sol düşüncelerin ifade bulduğu bir dergi çıkartmaktadır. Ancak derginin finanasmanı için de babasının eline bakmaktadır. Mehmet’in hayatında bunlar olurken, Selma da, baba evini terk etmenin heyecanını yaşayıp kendince yeni özgürlüğünün tadını çıkartmaktadır. Bu özgürlüğü, evi istediği gibi dağıtmak, yatakta istediği kadar kalmak, kirli ayaklarla yatağa girebilmek, hep içinde kalmış resim tutkusunu canlandırmak için şövalesini camın önüne kurup kirli boyalı bezlerini oraya buraya atmaktır. Ne de olsa „kayınvaldesinin“ (kitapta ayne böyle geçiyor, „kayınvalde“ diye) ona gönderdiği hizmetçi kadın oralığı toplayacaktır. Genç kız halleri içinde kocası hariç herkesten nefret eder Selma. Ailesinden, kocasının ailesinden, hizmetçilerinden, hâlâ görüşmekte olduğu okul arkadaşlarından…  Selma bu yeni yaşantısını, olayları, geçmişiyle, çevresiyle, hisleriyle ve kendiyle olan çekişmelerini günlüğüne yansıtmaktadır.
Eğlenerek kısa sürede okunabilecek, sonrasında pek de iz bırakmayacak bir roman.
Ben okurken, oradaki aforizmaları eşe dosta anlatmatan kendimi alamadım. İşte örnekler:

„Mehmet sarmaşık gibi kaplamış beni, sarmış dolanmış. Ona uyuyorum her yandan. Onun gibi düşünür, onun gibi davranır oldum her şeyde.“ (S.11)

„Bir balmumu bebek gibiyim Mehmet’in elinde. Sıcak dokunuşlariyle ısınıp eriyerek kollarının arasında biçimden biçime giriyorum.“ (S.11)

„Onunla beraberken ne kadar mutluyum! Düşünmüyorum bile!Düşünme insanı karamsar yapıyor.“ (S.33)

„Benim işim Mehmet’in karısı olmak bundan sonra, dedim, babama. Onun yolunda yürümek, onun çocuklarına ana olmak. Bu işlerin de doktor olmak kadar olumlu yanları var sanıyorum.“ (s.177)

Kitabın başında „mutfak“ yerine „mutbak“ yazımının bir basım hatası olduğunu düşünmüştüm ama gördüm ki, bütün bir kitap boyunca „mutbak“ deniyor.

„ALLO“ diye yanıtlıyorlar telefonları, „alo“ diye değil.

Küçük budala à Selma, arkadaşlarına kızdığında böyle diyor.

Güzel bir Pazar olsun herkes için!
Sevgiler,
Janet.

No comments:

Post a Comment