Milliyet Yayinlari’nin 1971 senesinde cikarttigi bir Peride
Celâl
romani olan „Evli Bir Kadının Günlüğünden“ tam bir yaz romanı. Her ne kadar
kitabın amacı güldürmek olmasa da yer yer kahkahalara boğuldum. Bu sözlerimle
yazara saygısızlık yapmak istemem. Kahkahalarımın sorumlusu, kitabın
başahramanı yeni gelin Selma ve evliliğe, kocasına dair sarf ettiği cümleler.
Sözünü ettiğim bu cümleler, o zamanın evli kadınının, evliliğe ve kendi
konumuna bakışına ışık tutuyor. Ayrıca o gün ile günümüz arasındaki dramatik
farkı ortaya koyuyor. Bu ifadelere örneklemeler yapmadan önce kitabı kısaca özetleyeyim.
janetaliriza.blogspot.com |
Selma ve Mehmet kaderin cilvesi ile, bir otomobil kazası sonucu
tanışıp aşık olmuş ve evlenmiş yeni bir çifttir. Mehmet, fabrikalar sahibi
zengin bir baba ile „sosyete gülü“ diye hitap ettiği cemiyet hayatında öncü bir
hanımın oğludur. Selma da, toplum içinde ağırlık sahibi doktor bir baba ve ev
hanımı ama topluma yabancı olmayan bir annenin oğludur. Selma ve Mehmet solcu –geçinen-
ancak aileleri dolayısıyla ideolojilerini yaşamlarına pek de yansıtamayan
insanlardır. Mehmet, babasının yanında çalışıp orada işi öğreniyor olsa da; aklı
sol düşüncelerin ifade bulduğu bir dergi çıkartmaktadır. Ancak derginin
finanasmanı için de babasının eline bakmaktadır. Mehmet’in hayatında bunlar
olurken, Selma da, baba evini terk etmenin heyecanını yaşayıp kendince yeni
özgürlüğünün tadını çıkartmaktadır. Bu özgürlüğü, evi istediği gibi dağıtmak,
yatakta istediği kadar kalmak, kirli ayaklarla yatağa girebilmek, hep içinde
kalmış resim tutkusunu canlandırmak için şövalesini camın önüne kurup kirli
boyalı bezlerini oraya buraya atmaktır. Ne de olsa „kayınvaldesinin“ (kitapta
ayne böyle geçiyor, „kayınvalde“ diye) ona gönderdiği hizmetçi kadın oralığı
toplayacaktır. Genç kız halleri içinde kocası hariç herkesten nefret eder Selma.
Ailesinden, kocasının ailesinden, hizmetçilerinden, hâlâ görüşmekte olduğu okul
arkadaşlarından… Selma bu yeni
yaşantısını, olayları, geçmişiyle, çevresiyle, hisleriyle ve kendiyle olan
çekişmelerini günlüğüne yansıtmaktadır.
Eğlenerek kısa sürede okunabilecek, sonrasında pek de iz
bırakmayacak bir roman.
Ben okurken, oradaki aforizmaları eşe dosta anlatmatan
kendimi alamadım. İşte örnekler:
„Mehmet sarmaşık gibi kaplamış beni, sarmış dolanmış. Ona
uyuyorum her yandan. Onun gibi düşünür, onun gibi davranır oldum her şeyde.“
(S.11)
„Bir balmumu bebek gibiyim Mehmet’in elinde. Sıcak
dokunuşlariyle ısınıp eriyerek kollarının arasında biçimden biçime giriyorum.“
(S.11)
„Onunla beraberken ne kadar mutluyum! Düşünmüyorum
bile!Düşünme insanı karamsar yapıyor.“ (S.33)
„Benim işim Mehmet’in karısı olmak bundan sonra, dedim,
babama. Onun yolunda yürümek, onun çocuklarına ana olmak. Bu işlerin de doktor
olmak kadar olumlu yanları var sanıyorum.“ (s.177)
Kitabın başında „mutfak“ yerine „mutbak“ yazımının bir basım
hatası olduğunu düşünmüştüm ama gördüm ki, bütün bir kitap boyunca „mutbak“
deniyor.
„ALLO“ diye yanıtlıyorlar telefonları, „alo“ diye değil.
Küçük budala à
Selma, arkadaşlarına kızdığında böyle diyor.
Güzel bir Pazar olsun herkes için!
Sevgiler,
Janet.
No comments:
Post a Comment